Evlat edinme serüvenimiz- Hatice
Tam olarak
hatırlamıyorum, ya nişanlıydık ya da yeni evlenmiştik. İlk bahsi o yıllarda
geçmişti. Şayet durumumuz müsait olursa, kendi çocuğumuzun yanı sıra bir de
evlat edinecektik ama evliliğimizin ilk beş yılında, çocuk sahibi olma fikrine
bile pek yaklaşmamıştık. Yıllar ardı ardına geçerken, çocuğumuzun olmadığını
kabullenmem biraz zaman aldı ancak, o konudaki sorgularım sanki kabullenişime
bir direnç gibi devamlı karşıma dikiliyordu. Bazı yıllar çok rahat geçiyorken,
bazı yılların çoğu ayı nefes alamayacağım bir düzeyde beni boğuyordu.
Nezih ile her
konuda çok rahat konuşabilen, konuşmalarımızın havada kalmadığı, bir sonuca
bağlayıp ilişkimizi yıpranmalardan koruyan bir çift olmamıza rağmen, bu konuda
bir fikir birliği sağlayamadık. En olmadık, en beklemediğim yerden fikir
ayrılığına düştük. Bana başkasının çocuğunu kabullenemeyeceğini, daha da
önemlisi sevemeyeceğini söyledi. O an belki belli etmedim, belki isyan edip ses
çıkartmadım ama kelimenin tam anlamıyla içimde bir şeyler paramparça oldu.
Üzerine gidip birkaç soruyla bunun olabilirliğini açıklamaya çalıştım fakat çok
nadir olmak üzere takındığı katı tutumunu hiçbir suretle kıramadım.
Aradan aylar
geçti. Aslında tam olarak altı ay. Konuyu bir kez daha açtım. Bu sefer, cevabını
verdiğini, bu konuda hala aynı şekilde düşündüğünü ve fikrini değiştirmeyi
düşünmediğini söyledi. Onu kısacık cevapladım: “Peki Nezih.”
Yeniden
beklemeye başladım. Onun sadece fikri kabullenmesi bile yeterdi ama tıpkı benim
gibi, ben nasıl yapabileceğime inanıyorsam o da şiddetli bir biçimde
yapamayacağına daha doğrusu sevemeyeceğine inanıyordu. Bir yanım onu zorlamanın
doğru olmadığını, hislerine ve düşüncelerine saygı duymamı salık veriyordu ama
diğer yanım bir amazon kadını gibi cenk sevdasına tutuşmuş, kesinlikle
yatışmıyordu.
Altı ay sonra
bir kez daha denedim. Bu konuyu bir daha açacağımı sanmadığını, benim de
vazgeçtiğimi düşündüğünü ve tekrar sormama şaşırdığını söyledi. Sanırım ilk isyanım
o zamana rastlar. Vazgeçmeyeceğimi, bunu yürekten hissettiğimi ve
yapabileceğime inandığımı söyledim. O da bana sakince, kendi fikrinin
değişmeyeceğini ve kendisinin de kararından vazgeçmeyeceğini söyledi. Üzerinden
iki yıldan bile fazla bir zaman geçmesine rağmen bu kadar net hatırladığım
ender anılarımdandır: Hiçbir şey söylemeden sadece yüzüne baktım. İş, fikir
ayrılığı meselesini geçip inatlaşmaya doğru gidiyordu ama bu, ikimizin de ilişkimiz
için isteyebileceği son şeydi. Kalbimin çok kırıldığını ve Nezih’in yüzündeki
ifadeyi hatırlıyorum. Ne söyleyebileceğimi bilmeden dakikalarca yüzüne baktım
ve sonra, sanki bir anda birisi tarafından zihnime sokulmuş gibi şu kelimeler
peydah oldu:
“Önüne öyle bir
şey çıkartsın ki yaradan, bunu yapabileceğini sana sevgiyle göstersin. Çok
inanıyorum buna, bunu yaşayacaksın ve bunun hakkında konuşacağız.”
Sonra balkondan
içeri girip onu yalnız bıraktım.
Aradan yaklaşık
sekiz ay geçti. Bu zaman zarfında taşınmış, şehir değiştirmiş ve yeni evimize
alışmaya çalışıyorduk. Hiçbir suretle mevzusunu açmadığım konu aklıma geldikçe,
sadece dua ettim: Onun kadar merhametli, hoşgörülü, sevgi dolu biri nasıl
olurda böylesi bir şeye inandırırdı kendini. Yol göster, kalbindeki merhameti
anlaması ve sevmek için kan bağına ihtiyacı olmadığını, sevgi kanalını anlaması
ve açması için ona yardım et, dedim. Ve bir gün, uyanıp yeni kalktığım ve
Nezih’i mutfakta bulduğum bir öğleden sonra her şey değişti.
Sabah ben
uyurken bahçeden sesler geldiğini, bahçede bağırıp koşturarak ses yapan çocukları
uyarmak için dışarı çıkıp öylece kalakaldığını anlatmaya başladı. Tam biraz
azarlamak için ağzını açacakmış ki, dört yaşındaki bir kız, bir elini havaya
kaldırıp “merhaba” demiş.
O dört
yaşındaki kız, Hatice. Hayatımıza yön veren mühim bir kararda başrol. O,
dualarımın cisim bulmuş hali. O, yardım istediğinde, yardım edildiğinin kanıtı.
O, hala sevgiyle andığımız ve hayatım boyunca dua edeceğim küçük bir bilge. Bir
adamın kalbine ince ince sızarak ona kendi potansiyelini gösteren saf sevgi.
İlk
karşılaşmalarından sonra sık sık Hatice’yi dinlesem de, çalışma saatlerimin
değişkenliğinden ötürü, tanışmamız birkaç hafta sonrasına denk geldi. Ama geçen
süre zarfında Nezih’i nasıl etkilediğini ve gün be gün değiştirdiğini fark
edebiliyordum. Artık neredeyse her gün, onunla yaşadığı bir diyalog masa
sohbetlerimizi şenlendiriyor, sevdiğim adamın uyanan kanalını müthiş bir hazla
gözlemliyordum. Derken, bir gün bahçede bir kımıltı ve biraz da fısıltı duydum:
“Gel, burnunu
sileyim.”
Güçlü’yle
aralarında olsa olsa dört beş kilo vardı. Zayıfça, narin bir kızcık. Elindeki
peçeteyi Güçlü’nün burnuna dayamış, diğer eliyle de kaçmaması için sırtından
yere bastırırken tanıştım Hatice’yle. Beni görünce kediyi hemen bırakıp
savunmaya geçti:
“Burnu akıyordu
da, onu silmek istedim. Abi (Tanışıklığımız boyunca Nezih’in adını asla
telaffuz edemedi.) silebilirsin dedi.
Ona dikkatli
olmasını, burnunun silinmesinden pek hoşlanmadığını, bazen patisini kaldırıp
onu tırnaklarıyla çizebileceğini anlattım. Aynı zamanda yanına gidip Güçlü’yü
yanıma çağırarak nasıl yapabileceğini gösterdim. Deneyip deneyemeceğini
sorduğunda ise yapması için izin verdim. O kediye eğilip tüm çabasıyla işini
doğru yapmaya çalışırken, ben onu uzun uzun seyrettim. Açık kumral saçlarına
vuran güneş altın yansımalarla çehresini aydınlatırken, Nezih’i dönüştüren
küçük ama etkili o şeye merakla baktım.
Sonraki
günlerde sık sık bizi ziyaret etti. Hatta bir gün uyanıp yine mutfağa geldiğimde,
küçük hanımı kocamla kahvaltı ederken buldum. Peyniri çok seviyordu ve yarım
kâse peyniri ekmeksiz yiyebiliyordu. Başka bir gün, ilişkimiz artık iyice
ilerlediğinde, benimle çalışma odama bile geldi. Ben usul usul dikiş dikerken o
da çok ilginç ve komik bulduğu çizim defterimi inceledi, yorumlar yaptı, bazen
de küçük kahkahalarla kalbimi şenlendirdi. Şimdi ne zaman bu serinin çizimlerine baksam aklıma tatlı Hatice geliyor. Sürekli havucunu arayan tavşanı ablasına anlatışını hala anımsıyorum. Odada onunla vakit geçirdiğim o gün,
acaba yapabilir miyim sorularının hepsi son buldu. Bir ön gösterim şansı
yakalamış gibi tüm dakikaları büyük bir sevgi ve heyecanla yaşadım. Bazen
aklıma takılan acaba olursa, kendime hemen o günü hatırlatıyorum.
Birkaç ay
Hatice ile saflaşan ve neşelenen hayatımız, izinli olduğum bir günün akşamında
Nezih’in itirafıyla en büyük meyvesini verdi:
“Haklıymışsın,
başka bir çocuğu da yürekten sevebilirmiş insan…”
Bu cümleyi duyduğumda nasıl bir mutluluk yaşadığımı az
çok tahmin edebilirsiniz. O an bana verilecek hiçbir şey, aynı fikirde yıllar
sonra buluşmanın hazzını veremezdi. Ve
bugün eminim ki, Nezih’i ikna etmek bana, cümlelerimin ya da isteğimin, arzumun
gücüne kalsaydı bu denli başarılı bir fikir değişikliği olmazdı. Biliyorum ki;
bir yanı hep eksik, acaba dolu ve rahatsız olurdu. Yaşadığı tecrübeden sonra
onu neden sevdiğimi bir kez daha anımsayıp ona yeniden âşık oldum. Kısa bir
süre için kendi potansiyeline arkasını dönse de, şimdi böyle yaptığı için
şükrediyorum. Küçük tatlı Hatice’yi tanımamızı sağladığı
aramızda tıpkı
onunla ilk karşılaşmasında olduğu gibi, bir elimizi kaldırıp selamlaşma
seremonisi yarattığı ve bu yazı dizisinin ilk kısmına ilham kaynağı olduğu
için.
Nezih’in fikri
kabullenemediği, Hatice’nin onun dönüştürdüğü dönemi yazıp yazmamayı epey
düşündüm. Düşüncemi onunla paylaştığımda izin vererek değil ama izin
verişindeki sebep beni mutlulukla şaşırttı:
“Benim gibi
düşünüp fikrini değiştiren bir kişi bile olsa harika olur…”
Henüz fikren
kabul ettiğimiz, ailemiz için sadece zihinsel bir süreç olan evlat edinme
aşaması aslında tam da Nezih’in itirafıyla başlamış oldu. Yolumuz uzun, yorucu,
bazen yıpratıcı, şaşırtıcı ve zordu. Ve başvuru için gitmeden, kendimize ilk önce
bunun için söz verdik:
Vazgeçmeyeceğiz…
Duaların kabul olmuş,bir melek Hatice olarak gönderilmiş. Kızınıza kavuştuğunuzu, hediyelerini sunmak, sizi görmek için Kıbrıs a gitmeyi hayal ettim ben de����
YanıtlaSilHep böyle hissettim ben de Selda. Onun dualarımın karşılığı olduğunu hiç unutmadım. Belki de bu yüzden bu kadar ümitliyim dualarımın kabul olacağına dair. Ve sen ne zaman istersen gel, başımın üzerine...Hediyeye de gerek yok, kendin hediyesin zaten❤
Sil