Başvuruya gidiyoruz

15:53 journey of my hands 4 Comments




Evlat edinmek için başvuru yapmaya gittiğimiz o Temmuz gününü hiç unutmuyorum. Arabada Lefkoşa’ya doğru yol alırken heyecanlı, korkmuş ve gergindim. Başkente doğru yol aldığımız o bir saatin ilk yarım saati hiç konuşmadık. İlk konuştuğumda ise zihnimdeki ilk korkutucu cümle fırlayıverdi 

“Kabul edilmeyeceğiz bence…”

Nezih’in bana cevap verdiği birkaç saniyelik süre o kadar uzun geldi ki, şimdi o anları hatırladığımda bile sanki yarım saat sonra cevaplamış gibi geliyor. Aslında neden bu kadar uzun sürmüş gibi geldiğini anlayabiliyorum. Fikrimi söylemek değildi aslında yaptığım. Nezih’in aksini söylemesini istiyor ve içimdeki reddedilme korkusunu yatıştırmasını umuyordum. Ama tahmin edeceğiniz gibi öyle olmadı. “Bence de” diyerek yarama tuz bastı ve yüreğimin ne kadar acıdığını fark etmeden araba sürmeye devam etti.

Eğer beni tanısaydınız, yüzümden her şeyi okuyabileceğinizi bilirdiniz. Hiçbir zaman duygularını saklayabilen biri olamadım. Hatta gençken, bunun üzerinde çalışmışlığım bile oldu ama başarılı olamadım. Mimiklerim, içimdekileri hemen ortaya döken, bazen hain bulduğum mimiklerim her şeyi çabucak ortaya seriverdi. İşte o gün, eğer Nezih yoldan başını bir iki saniyeliğine bana çevirmiş olsaydı, verdiği cevabın yarattığı acıyı görebilirdi.

Lefkoşa’yı pek bilmediğimizden, önce Sosyal Hizmetler Kurumunun yerini aramak ve bulmak zorunda kaldık. Kurumu bulup park yerinde arabadan inerken ben epey stresliydim ama Nezih bana göre çok daha iyi durumdaydı. Ona ; “Sen nasıl böyle rahatsın, ben titriyorum,” dediğimde; “Yoo, ben de heyecanlıyım,” deyip konuyu kapatıyordu. Merdivenlerden çıkıp bir kadınla karşılaştık. Evlat edinmek için ne yapmamız gerektiğini öğrenmek ve prosedür için bilgi almaya geldiğimizi söyledim. O bizi Bayan M.’ye yönlendirdi. Bayan M. bizi masasının hemen önündeki karşılıklı koltuklara davet ederek konuşmaya başladı.

Burada hikâyemize ara vererek bir bilgi daha paylaşmak istiyorum: Bizim kabul edilmeyeceğimize dair inancımız, kendimize güvensizliğimizden ya da şartlarımızın yetersiz oluşundan kaynaklanmadı. Her ne kadar Kıbrıs kardeş vatanımız olsa da, bizler burada yabancı uyruklu olarak görülüyor, çalışma izni ile çalışıyor ve bir vatandaş gibi aklımıza esen kuruma hemen gidip başvuramıyorduk. Daha önceden yaptığım tüm araştırmalardan, hem kurumun internet sitesinde öyle yazdığından, hem de danıştığım ve bu konuda yardım istediğim hatırı sayılır kişiler tarafından buradan evlat edinebilmemiz için vatandaş olmamız gerektiğini biliyorduk. Vatandaşlık, burada evlat edinme mevzusu için önemli bir detaydı.




Bayan M.’nin karşısında otururken sorduğu ilk soru tam da bu oldu.

“Türk’sünüz değil mi? Vatandaşlık var mı?”

Başımı öne eğip gözlerimi kaçırarak cevap verdiğimde, alacağım cevabı çok iyi biliyordum.

“Hayır, vatandaş değiliz…”

İşte tam o anda hiç beklemediğimiz bir şey gerçekleşti ve Bayan M. özellikle beni çok şaşırtarak artık vatandaşlık aramadıklarını ve başvuru yapabileceğimizi söyledi. Hemen gözlerim doldu. “Neziiih!” diye hafifçe yüksek ve gülerek bağırdığımı hatırlıyorum. O odada sadece on dakika kaldık ama sanki bana Bayan M. İle saatler geçirmişiz gibi geliyor. Bayan M. bize bir kâğıt vererek yolladığında, merdivenlerden inerken arkamı dönüp bir an için Nezih’e baktım. Yüzünde öyle büyük bir şaşkınlık ve dehşet vardı ki, anlatamam. Tam o anda rahatlığının sebebini birden idrak ediverdim. O, kabul edileceğimizi hiç düşünmemişti. O, ret cevabı alıp beni eve geri götüreceğini düşünüyordu. Merdivenlerde durup onun yüz ifadesine kahkahalarla güldüm. Bir yandan da göz pınarlarımda biriken sevinç gözyaşlarımın akıp makyajımı bozmaması için çaba sarf ediyordum.

Bayan M. nin bize yazdığı kâğıtta bir isim ve numara yazılıydı. Bu isim, yaşadığımız şehirdeki Sosyal Hizmetler Kurumunun müdürünün ismi ve numarasıydı. Başvuruyu oraya yapabileceğimizi, bizi kısacık sürede çok sevdiğini ve başvurumuzun olumlu olacağına dair umudu olduğunu sözlerine ekleyerek yazdığı o kâğıdı, sanki bir hazineymiş gibi elimde sakladım. Önümüzde bir görüşme daha olduğundan, arabada geri dönerken üşüşen gözyaşlarımı merdivenlerde yaptığım gibi geri savurmak için uğraştım. Bir yandan da kendime ağlamak için çok erken olduğunu, bunun da zamanı geleceğini söylenip duruyordum. Diğer yandan, Nezih’in şaşkınlığı çokça eğlenmeme neden oluyordu. Gerekli gereksiz, olur olmadık detayları konuştuğumuz bir saatlik yolculuk sonrası buradaki, Magosa’daki kuruma adım attığımızda, asansörün kapısı açılmadan hemen önce derin bir nefes aldım ve yine dilimde dualarla içeriye girdim.

O gün, içeri girerken olayların bu şekilde gelişeceğini elbette bilmiyorduk. Süreç o kadar hızlı başladı ki, çıktığımızda bir şişe şarabı on dakikada içmiş kadar sarhoş olmuş hissediyordum. Müdire hanım bizimle konuştuktan on beş dakika sonra bize bir psikolog atadı ve evlat edinme sürecimiz resmi olarak olmasa da o gün başlamış oldu. Psikoloğumuz Bayan D. ile ilk sohbet etme fırsatı bulduğumuz, aynı zamanda sürecin nasıl işlediğini öğrendiğimiz ve istenilen evrak listesini aldığımız o gün, evlat edinme yolunda yaşadığımız bana göre en mutlu gündü.

Sonraki günlerin aynı mutlulukla devam ettiğini söylemeyi çok isterdim ama ne yazık ki öyle olmadı. Evrakları toplamamız, araya giren bayram tatili sebebiyle bir ayı buldu. Sağlık raporu almak için yine başkentteki devlet hastanesine gitmemiz gerekti ve çalışma izni için aldığımız sağlık raporundan farklı olarak birçok teste tabi tutulmamız gerekiyordu. Kıbrıs işlerin yavaş işlediği bir yer. Bu sebeple başımıza gelecekleri önceden biraz biliyorduk ama şüphesiz bu kadarını beklemiyorduk. Tam bir ay sonra psikoloğumuzun kapısını çalıp evrakları teslim ettiğimiz gün resmi başvurumuz başlamış oldu. İşler resmiyete dökülünce, bu kez bir tarih belirlendi ve bizimle belirlediğimiz tarihte görüşmek istediğini söyledi. İlk sohbetimizde anlattıklarından biliyordum ki, bu görüşme psikolojik olarak anne baba olmaya yeterli olup olamadığımızı belirleyecek kritik önem taşıyan bir görüşme olacaktı. Eğer görüşme olumlu geçerse, psikolog bunu raporlayacak ve bu kez de ev ziyareti yaparak, bir çocuğa uygun şartlarda yaşayıp yaşamadığımız konusunda bizi tekrar denetleyecekti.

Aslında görüşmeler ve ev ziyaretleri habersiz yapılan baskınlar şeklinde oluyordu ama ikimizde çalışıyor olduğumuzdan bunu tarihlerle belirlemek zorunda kalmıştı. Psikoloğun ofisindeki görüşme seansına giderken çok gergindim. Ama bu gerginlik, daha önce başvuruya gidişimdeki gibi bir heyecan taşımıyordu. Üzerime sırtlandığım gerginlik bu kez agresif bir gerginlikti. Ofise girip koltuğa oturduğum ana kadar kendime sürekli “kendin ol” diye fısıldayıp durdum. Tarihi daha önce bildiğimden, uykularım hep bozuk, stresim tavan yapmış durumdaydı. İş yerindeki arkadaşlarım bana ihtiyacım olan her türden morali fazlasıyla vermesine rağmen, kendimi bir türlü sakinleştiremiyordum.

Denetlenmek, oldum olası beni sıkıntıya sokmuştur. Özellikle orada otururken, ağzımdan çıkacak her kelimenin ciddi önem taşıdığının bilincindeyken işler daha da zorlaştı. Bizim konuşmak için cesur olmadığımızı ve stresli olduğumuzu anlayan Bayan D. önce soru cevap şeklinde başladı. İlk yarım saat böyle ilerledi ve benim buna daha fazla katlanamayışımla son buldu.

Evet, tam da riskli bir görüşmenin ortasında rest çekip içimin şiştiğini söyledim. Bayan D. önce biraz şaşırdı ama şaşkınlığını bana göre büyük bir ustalıkla gizledi ve devam etmem için beni teşvik etti. Ona günlerdir aklımdan belki de binlerce soru geçtiğini, bize sorabileceği her türden soruyu düşündüğümü ve buna uygun cevaplar aradığımı ve hatta hazırladığımı ama bunun beni strese soktuğunu söyleyiverdim. Çünkü aklında sürekli cevap tasarlayan o kişi, gerçekte ben değildim. Ona bir çocuk konusunda cahil olduğumuzu, bu konuda tecrübesiz olduğumuzu kabul ettiğimizi ama gelişmek için elimizden ne gelirse yapacağımızı anlattım. Hatta gözlerinin içine bakarak eğer ihtiyacımız olursa yanımızda olup olmayacağını sordum. Ona okul hayatımı, okulun beni nasıl sıktığını ama okumayı ne kadar sevdiğimi, işimi, hayat hakkındaki düşüncelerimin bir kısmını, kedilerimi,  anne olma konusundaki bazı endişelerimi ve eşimle aramızdaki ilişkiyi naklettim. Benim konuştuğum kadar Nezih’i de konuşturdu. Ve yaklaşık bir buçuk saat sonra görüşmeden çıktığımızda, penye elbisemin sırtı terden sırılsıklamdı.




Görüşmenin olduğu gün, seansın son on beş dakikasını bilgisayardaki formu doldurmakla geçirdik. Sonradan öğrendik ki, o form sadece seans olumlu geçerse dolduruluyormuş. Ama bu bize bir sonraki görüşmemizde söylendi. Oysa ben bir sonraki görüşmeye kadar, seansımızın olumlu geçmediğine, çok konuştuğuma ve onay alamayacağımıza inanarak kendimi yemiştim.

İkinci görüşmede onaylandığımızı duyunca sevinçten neredeyse delirdim. Çünkü bize anlatılana göre, psikoloğun yazacağı onay raporu, dosyadaki en önemli belgelerin başında geliyordu. Ve sınıfı geçmiştik. İkinci seansta bizden ev ziyareti yapmak için bir aylık bir takvim istedi. Yazdırdığımız tarihlerden birinde gelip ev denetlemesi yapacaktı. Biz de o ay izinli olduğumuz tarihleri yazdırarak heyecan içinde beklemeye başladık ama o tarih bir türlü gelmek bilmedi. Beş hafta boyunca her izin günümüzde, sabah erkenden kalkıp evi ve kendimizi derleyip toparladık. Temizlik işini bir önceki gün hallettiğimizden, kalkar kalkmaz acele olanından bir kahvaltı yapıp öylece bekledik. Hiçbir yere gitmeden, hiç kimseye söz vermeden yaşanan bir buçuk ay…

Altıncı haftanın izin gününde sabah her zamankinden daha da erken kalktım. Kahvaltıdan sonra bir duş alıp saçlarımı maşalamayı bitirdiğimde, saat neredeyse dokuz olmuştu. Bir rimel ve rujla tamamladığım hafif makyajıma bakarken, belki de hiç gerçekleşmeyecek bir rüyanın içinde olduğumu düşünüyordum.


-devamı üçüncü bölümde-



You Might Also Like

4 yorum:

  1. Neden sizin yazılarınızı okurken gözlerim hep nemleniyor, yazı bitene kadar nefesimi tutuyorum bilmiyorum. Yazdıklarınızı büyük bir iştahla okurken, "lütfen sonunda güzel bir haber de olsun" diyorum içimden. Ve gün gelecek o da olacak inanıyorum.

    YanıtlaSil
  2. Sadece mevzu değil, sizin yüreğiniz de hassas, bence ondan. Ama gün gelecek, dediğiniz gibi o güzel haberi de yazacağım, çok inanıyorum. Ve buraya yorum yapma inceliğiniz için ayrıca teşekkür ederim❤

    YanıtlaSil
  3. Peki 3.bölüm nerde?;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Duruyor öyle bilgisayarda bir klasörde. Ve bilmiyorum neden, içimden gelmiyor hiç yayınlamak...

      Sil