abajur yenileme

19:15 journey of my hands 0 Comments

selamlar herkeslere....

uzun zamandır elim hiç yenileme projelerine gitmiyordu...elbette bunun için kendime göre bahanelerim var...bir çoğu geçerli sebepler ama bazıları gerçekten de gülünesi :))

geçtiğimiz bayram öncesi büyük bir temizlik yapıyım,o temizlik esnasında da ufak tefek yenileme işlerimi yaparım diyordum...ancak gel gelelim hastalanmış,ancak bayramdan sonra kendime gelebilmiştim...bayram leş gibi (bana göre) bir evde geçince o kadar moralim bozulmuştu ki,bir gece bir baktım abajurun ayağını boyuyorum :))



takip edenler bilir...Güçlü'den dolayı temizlik günlük rutinlerdendir bizim evde...yani kolay kolay tozlanıp pislenmez...ama kapılar,kaloriferler,camlar,pimapenler,perdeler,dolap içleri vs...birikince afaganlar basmaya başlıyor bana...istiyorum ki aklıma koyduğum zaman yapıyım...öyle de olmayınca sinirlenip gecenin bir yarısı coşuyorum işte :))



ben çoşmadan önce abajur bu haldeydi...ne zamandır o kahverengi ayağı boyayacağım...ama taaaa ne zamandır...neyi beklediysem bu güne kadar! orası muamma....neyse,gece coştum aldım elime ya...sanmayın ki bir tek bu abajur yararlandı bu enerjiden....

ilk katını attım...bu arada ne zımpara ne bir şey...akrilik boya ile üç kat boyadım...vernik falan da sürmedim...ay boyası atar mı,akrilik dayanıklı olur mu diye sormayın...olmazsa olmasın...o an sentetik boya beklemeye gücü yoktu ruhumun :)



ilk katı attım...elimde fırça-boya bekliyorum kurusun da ikinci katı atıyım diye...ama akrilik zaten çabuk kuruyan bir boya,baktım fırçada katılaşma başladı...yok dedim,bir şeyler daha boyamak gerek...o an ayna çarptı gözüme...o kadar sıkılmıştım ki onun koyu kahverengi suretinden,bir baktım çıtalarını söküyorum :))

çıtalarını söker sökmez başladım boyamaya...aynayı bitirdim,avizenin ayağı kurudu...hemen koştum onun ikinci katını attım...ayak bitti,baktım ayna kurumuş,ona koş...ikinci katı boya...ayna bitti,ayak kurudu üçüncü kat  derken bir baktım çoşmuşum...



bu arada şu battaniyemi de bitirdim ama anneme kaptırdım :)) çok beğendi..."topurcuklu işleri çok severim zaten ben..." dedi...senindir o zaman dedim bende....

kız kardeşimle işimiz vardı,anneme gittim...giderken battaniyesini de götürdüm...evde yoktu,akşam gelince telefon açtı ...aynen yazıyorum;

- ayyy Sibel !! çok güzel olmuş kızım...ellerine sağlık...çok teşekkür ederim annecim...
- rica ederim canım benim...güle güle kullan...
-ama bu da kullanılmaz ki...Minti 'nin tüyleri girer araya,temizliği zor olur...
-anne eğer kullanmazsan geri alırım...akşamları tv izlerken üzerine al diye ördüm ben onu !!
-neyse arada kullanırım ben... (ses alçalıyor bunu söyelerken)
-ANNE!!!
-tamam  tamam...kullanıcam...ahahaa hahha haha

değişik bir kadındır annem...beyazı sever,ama kullanmaya kıyamaz...koltuklarını da beyaz kaplamıştım,örtü örtücem dedi...eğer örtü örtüceksen kaplamam deyip de ikna etmiştim :))


neyse ,ayaklarını boyadıktan sonra şapkası için düşünce aldı beni...önce onu da boya ile hallediyim dedim...sonra vazgeçtim...dur dedim ben buna kumaş kaplıyım...kumaş beğenemedim...onu da es geçtim...sonra dedim ben buna nakış işliyim...içimden bir yerden "yuh" diye bir ses gelince onu da bir kenara koydum...kalktım yerimden....gittim yünlerin başına...baktım bir buçuk çile beyaz kalın bir yün kalmış bir yerlerden...yeter bu herhalde deyip başladım örmeye....


önce tepesini çevreleyecek kadar zincir çektim...yani sayısı bile yok...sonraki iki sıra da üç trabzanda bir arttırdım ve diğer sıralar hiç arttırmadan ördüm...ama ben her sırada ördüğümü giydirdim şapkaya....eksiltmek mi gerek,arttırmak mı gerek o zaman daha iyi belli oldu...kafama göre ördüm anlayacağınız....iyi ki de böyle yapmışım...hem çıkarıp yıkayabilirim...ya da pembe -mavi-yeşil-sarı ....canım ne renk istiyorsa başka başka renklerden de yapabilirim...



hani uzun zaman aklının köşesinde bir takım işler olur da,sürekli ötelersin ya...bu abajurun hikayesi de öyle işte...üstelik gereksiz bir bekleyiş...neden kendine bunu yapar ki insan ? ....değiştirmek istiyorsan değiştirirsin...beğenmiyorsan atarsın....ötelemek,ertelemek de ne? bu ara bu düşünce dörtdöndüğü için zihnimim içinde beklemeye hiç tahammülüm yok...aslında beklemeye değil....ötelemeye.....



bu ara dilimde hep....   ".... 'yı beklemek için hayat çok kısa "  ne yaparsam yapıyım hep bunu söylerken buluyorum kendimi...

aaaa bu arada ben yabancı dizi izlemeyi çok severim ve bu ara favorim  Downton Abbey....İngiliz yapımı...çıplaklık yok,şiddet yok,seyrederken yorgunluk yok....1900 lü yılların başında başlıyor ama ben zaten o yılları ayrı bir severim :) ...son zamanlarda izlediğim en kaliteli  yapımların  başında geliyor...tavsiye ederim...

artık yavaş yavaş gidiyim ben...sohbet dizlere geldiyse bu postun konu dışına çıkıyorum yavaş yavaş demektir :))

etelemeyeceğiniz,ötelemeyeceğiniz şeylerle dolu bir gün diliyorum size .....her ne ise yaşayacaklarınız ya hemen içinize alın  ya da hemen tükürün gitsin....bir şeyleri bekletmek için hayat çok kısa :))

mutlu ve sevgi dolu bir akşam olsun efendim....


You Might Also Like

0 yorum: