Turuncu Oda'nın hikayesi ve battaniye...

11:31 journey of my hands 0 Comments

Turuncu Oda'nın iki hikayesi var aslında...ilki isim hikayesi,ikincisi içerik hikayesi....

yeni evliydik...evdeydim o dönem...sıkılmıştım....blog açmaya karar vermiştim...karar vermiştim de,bir isim bulamamıştım bir türlü...

o evimiz üç odalıydı...birini çalışma odası yapmıştık...iki bekar evinin birleşiminden yarattığımız evimizde, bu odaya da arta kalanlar düşmüştü....çalışma masasının önünde turuncu bir koltuk vardı...o koltuktan yola çıkarak turunculu bir halı ve yine uçuk turunculu bir tül almıştık İkea'dan....

eve misafir geldiğinde, banyoyu kullanmak için holden geçerken o odanın önünden geçmek zorunda kalırdı...ve kim görse o odayı "aaa...ne şirin olmuş bu turunculu oda" diyordu...gel zaman git zaman o odanın adı anladığınız üzere turuncu oda kaldı....

işte blog açmaya  ve bir türlü isme karar veremediğim o gün,bir anda dedim ki "herşey bu oda da yapılmayacak mı...o zaman turuncu oda olsun adı..."

bu isminin hikayesi...



aradan epey bir zaman geçti...bir şeyler yazdım,sildim...bir türlü içimden gelmedi bir şeyler yapmak,yazmak...öyle kalakaldı blog bir kenarda...yıl 2010 un sonlarına yaklaşırken yine hatırladım blogumu,yine yayınladım bir şeyler...sonra yine yürümedi...yine kaldı bir kenarda.....

bu sefer 2012 oldu yıl...iki buçuktan daha bile fazla bir zaman önce....o geceyi o kadar iyi hatırlıyorum ki...Mart'tı....işlerin ters gittiği bir dönem.....eşimle aynı iş yerinde çalışıyorduk ve iş yerimiz kapanmıştı....iki aydır evdeydik ve şartlar zorlamaya başlamıştı....bir gece çenemle nasıl bunalttıysam artık,eşim dönüp bana şöyle dedi : "canım,senin bir blogun yokmuydu? biraz onunla ilgilensene..."  :))

işte o gece bir başladım Turuncu Oda'ya...başlayış o başlayış...bir daha bırakmadım...aslında bırakmadım değil,bırakamadım.... o gece bir blogum olduğunu hatırlatmasının ,önümüzdeki 2,5 yıl için nasıl büyük bir önem taşıyacağını bilemezdik...

o hatırlatmadan bir ay kadar sonra bir karar aldık...o çalışmak için Kıbrıs'a gidecekti...bende daha sonra gidecektim....ama kim bilirdi bu sürenin 2,5 yıl süreceğini....hayal bile edemezdik...

onun bavullarıyla evden çıkışını bugün bile burnum sızlamadan hatırlayamam....

biz geç evlendik...geç bulduk birbirimizi...ama çok sevdik...

herkesin kendi evliliğini övmeyi sevdiğini biliyorum...ama benim ki kesinlikle laf değil...çok başarılı bir evliliğe sahibiz...çok şükür...ve maşallah...bugün yedinci yılımızı ardımızda bırakmamıza rağmen hala içimiz titrer birbirimize...birbirimiz söz konusu olduğunda diğer her şey önemsizdir...her fırsatta söylerim ; eşim,bu dünyada başıma gelen en iyi şeydir diye....

bütün bunları neden anlatıyorum? başarılı bir evliliğin sırrını vermek için mi? tabiki hayır....övünmek için mi? elbette hayır...

anlattım çünkü, o bavullarıyla çıkıp gittiğinde ardında kalan benim ruh durumumu başka türlü anlamanıza olanak yoktu....yıkıldım....

beni özellikle uzun zamandır takip edenler bilir....enerjisi yüksek...kötü olaylardan bile olumlu yönler çıkarabilmekte yetenekli biriyim....ama bu gidiş çok çok büyük bir boşluğa düşmeme neden oldu....bir ay boyunca o kadar çok ağladım ki....kendimi harap,yıkılmış ve belirsiz olan süreye mahkum olmuş bir suçlu gibi çaresiz hissediyordum....

ben bir ay bu şekilde yaşamaya çalışırken,Mayıs ayında bir iş teklifi aldım...çalışmaya başladım...iş yerinde de huzursuzluklar tatsızlıklar yaşamaya başlayınca buhranım tavan yaptı....

eve gelince sarılıp kollarında huzur bulacağım yegane insan elimden alınmış,iş yerinde ise tam bir entrika ve kötülükler çemberinde kalakalmıştım....daha çok ağlamaya başladım....iki ayda iğne ipliğe döndüm...47 kiloya kadar düştüm....

bu arada düşüncelerimle de savaş halindeydim...sürekli soruyordum kendime...öğrendiklerimi...içselleştirdiklerimi...sorgular,yargılar başladı ve o kadar derinleştiler ki boğulmaya başladım....benim gibi çok düşünen,çok sorgulayan,çok meraklı ve öğrenme hevesli bir zihne sahipseniz anlayabilirsiniz...bütün bu korkunç detaylarla örülmüş hayatım o kadar kötü hissettiriyordu ki bana ,bir şeylere sarılmaya ihtiyacım vardı....karşılıksız...sevgi dolu bir şeylere....

Turuncu Oda'ya sarıldım.....




burada yazmaya,bir şeyler yapmaya başladığım ilk zamanlar çok bir şey değiştirmedi hayatımda...ama iyi geldiğini hissediyordum....hiç izleyicim yoktu...kimse yorum yazmıyordu....ama çok önemli bir şey oluyordu...eşim okuyordu....çalışma saatlerimiz denk gelmediğinden o kadar az konuşabiliyorduk ki,burası sessiz ulağımız gibi olmuştu....

itiraf ediyorum..size yazıyormuş gibi yaparak bir sürü mesaj ilettim buradan...gizli gizli...çocuk gibi...

blogumla ilgilenmeye başladıkça hayatımda beni bunaltan ayrıntılar eskisi kadar önemli gelmiyordu artık....neşem yerine geliyordu yavaş yavaş....sonra izleyicilerim olmaya başladı...yorumlar yazıldı...her bir yorumda nasıl çocuksu bir sevinç duyduğumu anlatamam...hiç biriniz farkında değildiniz ama beni tedavi ediyordunuz.... bilmeden....

sanmayınki bu ilk zamanlar için geçerliydi....kesinlikle büyük bir yanılgı olur....geçen posta kadar bu hala böyleydi...ama şimdi bir şeyler değişti...

zaman geldi...

gitme zamanı...

yatağa gitmek ağır geldiği için koltukta büzülüp uyumalar bitti...pazar günü herkes ailesi ile kahvaltı ederken boğazımda düğümle "sabret,az kaldı" demeler bitti...yalnız dolaşmalar,eve gelince huzuru ve sevgiyi küçücük bir kedide yaşamaya çalışmak,geceleri herkes uyurken,konuşacak kimse yokken kendi kendine seslendirilen düşünceler bitti....

bu iki buçuk yılda o kadar çok şey yaşadım ki...her biri post olacak apayrı hikayeler biriktirmişim...bir çoğunda hüzün var...blogdan ayrı kaldığım dönemler ,duygularımın acıdan dolayı dönüştüğü isyanları bastıramadığım o dönemlere rastlar işte....

demagojiyi hiç sevmem...yapanı da,yapmayı da...bütün bunları yazma sebebim demagoji değil...öyle bir niyetim olsaydı yaşarken yazardım sanırım....amacım sadece teşekkür etmek....

sizler bana her zaman destek oldunuz...hem de ne için destek olduğunuzu bile bilmeden...sanırım benim için en önemli şey buydu....çok teşekkür ederim..."bu dünyada başıma gelen en iyi şey" in yokluğunda yanımda olduğunuz için....sevginiz için...ve bunu karşılıksız verdiğiniz için....tüm güzel sözleriniz için...destekleriniz ve samimiyetiniz için...

çok sulugöz biri değilimdir ama bu satırları yazarken ekranı görmekte bile zorlanıyorum inanın...bu kez yazmaktan çekinmiyorum ağladığımı...çekinmiyorum çünkü mutluluktan akıyor her damla....tekrar tekrar teşekkür ederim....




müsade ederseniz eşime de seslenmek istiyorum ;

yepyeni bir hayat var önümüzde...ve en niyahet birleşiyor yollarımız...

bu güne kadar en sadık,en destekleyici okurum oldun...buranın beni iyileştirme gücüne sahip oldugunu ilk sen keşfettin...sen destekleyip yönlendirdin,içimden bir şey yapmak gelmediği zamanlarda...seninle birlikte olduğum için kendimi o kadar şanslı hissediyorum ki....ve bu satırları ilk kez açık açık sana yazabilmenin mutluluğunu da taşıyorum...

seni seviyorum Nezih...ve çok özledim seninle birlikte yaşamayı...seni güldürmeyi...beni güldürmeni...sohbetlerimizi...huzurumuzu...elle tutulacak kadar yoğun yaşadığımız sevgi dolu saatlerimizi....

ve çok şükür bitti tüm bu bekleme zamanları...çok şükür....




beklemenin bitmesiyle birlikte bir sürü kararlar da almam gerekti elbette....aldığım ilk kararı biliyorsunuz...blogu kapatma kararı almıştım....ama o kadar çok mail geldi ki,bugün düşündüğümde haklı oldugunuzu,bu kadar emeğin çöpe gitmesinin yazık olduguna karar verdim...

ama beni orada bekleyen hayatın içinde pek de paylaşım yapmaya fırsatım da olmayacak...gittikten bir hafta kadar sonra çalışmaya başlayacağım hemen...iş hazır yani...ve bu iş sabah dokuz,akşam beş sabit saatleri olan bir iş olmadığı için ne kadar paylaşım yapabilirim bilemiyorum...

instagramdan bildiririm ara ara son durumları....çünkü gerçekten bir süre düzensizlik ve sıkıntıyla geçecek,biliyorum....biliyorum çünkü kendimi tanıyorum...kedi gibiyim ben...ortamım,evim değiştiği zaman huzursuzlanırım...

bir de hiç bir şeyimiz olmayacak gittiğimizde....sadece kıyafetler,kitaplar,malzemelerim ve Güçlü'cüm geliyor benimle...evdeki tüm eşyalar ya veriliyor,ya satılıyor şimdilerde...eşyaları götürmek gibi bir planımız hiç olmadı zaten...bu sebeple iki senedir saçma,içime sinmeyen eşyalarla birlikte yaşıyorum...zevkim bu oldugu için değil,zorunlu oldugum için...en çok da bundan sıkıldım sanırım....

geçen aydı galiba...dolaşmaya çıkmıştım....bir kahve fincan takımı gördüm...yemin ederim iki üç kere gidip bakıp geri döndüm...almadım...sonra yine başka bir gün süper bir tekli koltuğa denk geldim...kaç kere gidip baktım hatırlamıyorum...mağazadakiler deli sanmıştır beni....ama özellikle son bir yıldır,her ay bana haber geldiği ve içinde bulunduğum ay gideceğim söylendiği için hep diken üzerinde,hep kendimi tutarak yaşamak zorunda kaldım....

götüremeyeceğim için de hiç bir şey alamadım...

oraya gittiğimizde eşyalı bir eve yerleşeceğiz....yani yine hiç bir şey bizim olmayacak....tabağımız,çanağımız olmayacak belki ama biliyorum ki kendimi süper mutlu hissedeceğim...

hayatımızı oturtmak için bir yıl verdik kendimize....işler planladığımız gibi giderse belki o zaman gelip tekrar  Turuncu Oda'm ile ilgilenebilirim...ama o zamana kadar bir şey yapmayı planlamıyorum....halletmemiz gereken o kadar çok şey var ki....

bugün koli almaya gittim mesela...Pazartesi gelecek dedi...inşallah gelir....toplamam gereken koca bir ev var....atılacaklar,götürülecekler,verilecekler derken bu hafta geçer de gider zaten....o haftayı izleyen hafta sonu yani önümüzdeki Cumartesi bir de workshop var...gider ayak üzerimden tüm bu taşınma stresini atacak bir şeyler depolamak için evet dedim....

ondan sonra da gitme zamanı zaten...sanıyorum ki 10-12 güne kadar gidiyorum ben...

ve tabi bunca mutluluk içinde beni üzen bir şey de yok değil...her şeyi paylaştım sizinle....bunu da paylaşayım...içimde kalmasın...

beni uzun zamandır takip edenler bilir....kedim Güçlü konusunda çok hassasım...çünkü bu güne kadar bakımını üstlendiğim en hassas kedi...kronik kedi nezlesi...zaman zaman çok zorlayıcı bir hastalık ve ne yazık ki tedavisi de yok...yapabileceğiniz tek şey,bağışıklık sistemini kuvvetlendirmeye çalışmak...antibiyotiğin bile tesir etmediği,24 saat burnu akan,hemde bildiğiniz yeşil yeşil akan bir kediyle birlikte yaşıyorum...bundan kesinlikle gocunmuyorum çünkü, onu bir insanın bir kediyi sevme kapasitesi ne ise,işte onun 100 katı seviyorum....ve her şeyden önemlisi de,2,5 yıldır tek can dostum oldu...evimin,kalbimin neşesi....

onun nefesinin tıkanması,hapşırık nöbetleri yüreğimin sıkışmasına neden oluyor çoğu zaman...ama yanında olup yardım edebildiğim için de mutlu oluyorum....

tüm bu taşınma sürecinde maalesef ki Güçlücüğümü bekleyen korkunç bir süreç var....karantina...aklıma geldikçe ağlıyorum...içim şişiyor nasıl olacak diye...hele de havalar böyle soğumuşken...biliyorsunuz o ihtiyaç duyuyor diye ben bu yaz kalorifer yakarak geçirdim....taşınma konusunda mutsuz olduğum tek konu bu....

onu uyuşturarak uçağın kargosuna vermek,oradan doğruca karantinaya gidecek olması...düşündükçe delirecek gibi oluyorum....Allah'ım ne olur yardım et....lütfen.....ona baktığımda sürekli bu cümleler dökülüyor dudaklarımdan....



                                                                                               ******************



bu postun ilk satırlarını 4 gün önce yazdım...elbette o andaki ruh halimle şimdiki ruh halim bir değil...bugün içim neşe ve fırlamalıklarla dolu...en nihayet herşeyin açıklağa kavuşmasına,bekleyişin bitmesine ve yeni hayımızın planları içimi neşeyle dolduruyor....



bir de merak ediyorum acaba buraya kadar gerçekten okuyan olur mu diye :) buraya kadar okuduysanız, o halde yazılanlarla hiç örtüşmeyen resimlerin açıklamalarını da hak ettiniz demektir :))

instagram da yazmıştım...bunlar spagetti yün...12 numara ile ördüm...önce 8 numara ile başladım,baktım çok sıkı oluyor,söktüm 12 numaraya geçtim...daha iyi gibi oldu...ama eğer 12 den büyük şiş bulabilseydim ,söker bir daha örerdim...niye diyeceksiniz? çünkü ben daha bir folloş folloş olsun istiyordum...olsun artık...bir dahakine...

mesela şu turkuaz rengi var ya onu 8 numara ile ördüm...

70 ilmekle başladım...10 çile yün kullandım bu battaniyem için...bittiğinde ise; eni 111 boyu ise 117 cm olan bir battaniyem oldu...tabi bu şu el sıkılığı meselesinden dolayı değişiklik gösterebilir...

öyle hoşuma gidiyor ki akşamları üzerime almak...ama hemen belirtiyin; benim ki eskidi bile...Güçlücüm sağolsun...daha ilk akşamdan tiftik tiftik etti bile masaj seanslarımızda....canı sağolsun....


öyle sanıyorum ki Turuncu Oda'nın en uzun postu bu oldu....başa dönüp okumayı çok isterdim ama bunu yapmayacağım...eğer yaparsam muhtemelen de yayınlamam :) bu sebeple eğer saçma cümleler kurmuşsam,anlam bozuklukları olmuşsa kusura bakmayın...devrik bir cümle ile karşılaşırsanız da kaldırıverin hatırım için...

sizlere uzunca bir süre burada olamayacağımı,ama instagramda aktif olmaya çalışacağımı söyleyerek veda ediyorum artık...şans dileyin bana...özellikle de Güçlü'mün durumu için...sonra da yeni hayatımız için....

her şey için hepinize çok çok çok teşekkür ediyorum tekrar tekrar...yalnız kaldığım günlerimde bana dost,arkadaş olduğunuz için...

hayatımız yola girer girmez geleceğim....söz....

önce mutlu bir hafta sonu diliyorum...

sonra yeni yılınız,sevgililer gününüz,anne ve babalar gününüzü de kutluyorum şimdiden....

hep mutlu olun...hep mutlu kalın efendim.....




You Might Also Like

0 yorum: