amerikan servisiyle döndüm...

07:34 journey of my hands 0 Comments

nerede kalmışsam oradan devam edeyim dedim...olmadı....

herkesin kendine göre bir rutini vardır...benim de var....mesela yorumları,yeni postu yayınlamadan önce cevaplarım ben...ama bir önceki yorumları tek tek cevaplamak için enerjimi tüketirsem yeni postu yazmaya halim kalmayacak gibi hissettiğimden,burada toplu bir cevap yazmak istedim...

öncelikle yanımda olduğunuzu,sevginizi hissettirdiğiniz için yürekten teşekkür ederim her birinize....

buradaki yorumları cevaplayamadım çünkü,geçen postu yayınladıktan sonra resmen mail bombardımanına tutuldum...ilk hafta tam 478 tane mail cevapladım.....sonra saymayı bıraktım :)

hala da deliler gibi mail alıyorum...o kadar büyük bir şok yaşadım ki anlatamam....bu kadar çok insanın hayatına dokunduğumu fark etmemiştim....elbette tüm blogger arkadaşlarım gibi ben de her gelen izleyicinin farkındayım...bu çok mutlu edici bir şey...ama zaman geçtikçe alışıyor,kanıksıyorsun....ve bir zaman sonra da o bölüm sadece rakamsal veriymiş gibi görünmeye başlıyor....her bir izleyicinin senden alabilecek bir şeyi olduğu için seni takip ettiğini fark edemez oluyorsun....

işte bu mailler yüzüme bir tokat gibi çarptı bu yüzden...çok az  bloggera nasip olan birşey yaşadım sanırım...izleyicilerimin yarısından fazlasından mail aldım...sadece yeteneklerim doğrultusunda takip edilmediğimi,yazılarımda dürüstçe ve samimiyetle yansıtmaya çalıştığım fikirlerimin ve hislerimin de bir çok insanın kalbini kazanmış olmamda etkili oldugunu kavradım...

üstelik bu mailler o kadar kişisel detaylarla doluydu ki,inanamazsınız....her birini okuduğumda yaşamlara nasıl dokunduğumu daha iyi anladım...bazıları beni hüngür hüngür ağlattı...hepinize,mail atan,yorum yazan herkese tekrar tekrar teşekkür ediyorum yeniden....

şimdi şu amerikan servisleriyle devam ediyim yavaş yavaş...aralarda yine son dönemde başıma gelenleri de yazarım....


aslında bunları yapalı çoook oluyor,ama fotoğraf çekmek için hiç vaktim olmuyor artık...işim yorucu...mesaim 10 saat ve ayakta ...elbette bu on saatin her dakikasını ayakta geçirmiyorum,ama en yoğun gecede 9 saat,en sakin gecede 6 saatim garanti...böyle olunca eve kendimi attığımda sadece ayaklarımı dikmek ve dinlemek istiyorum....bir de sol ayağımda taban düşüklüğü gibi bir problemle karşılaşınca son zamanlarda kendimi yormamaya özellikle dikkat ediyorum....


genel olarak bakıldığı zaman zamanı iyi kullanan biriyimdir aslında...ama size bir günümün zaman çizelgesini açıklayayım da siz bakın bakalım yaşamak için ne kadar zamanım kalıyor :

-11 saat iş (yolla beraber)
-yarım saat işten gelince,yarım saat işe gitmeden önce temizlik (bu da ayrı bir paragraf konusu)
-yarım saat iş öncesi duş,makyaj,giyinme
-3 saat Güçlü Bey'in bakımı 
-1 saat uyanma,kahvaltı,kahve saati
-1 saat kişisel işler 
-6/6,5 saat uyku


bazen iş yerinde vakit bulursam pinterestte bir iki pinliyorum,ya da erken bitersem eve geldiğimde...onun dışında pek halim kalmıyor anlayacağınız...blogu kapatma kararı aldım ama daha zamanı var demiştim,fakat bu tempo yüzünden sanki son bir aydır kapatmış gibi oldum :) 


bu arada yine bir çılgınlık yaptım...söyliyim hemen :)

hani Güçlü'nün hastalığı sebebiyle kalorifer yakıyordum ya...heh...işte daha 15 gün oldu ben kombiyi kapatalı....Güçlü daha iyi oldugu için değil...o yöntem de artık işe yaramadığından....neyse işte...evin sıcaklığından dolayı saçlarımı toplayıp yatmaya başlamıştım....ama günlerden bir gün ben uyurken o saçlar tokadan kurtulmuş,bütün enseme yapışmış....bir uyandım ki terden sırılsıklam olan ensem sıcağa ve saçlara dayanamamış bir sürü isilik yaratmış...doğru kuaföre gidip kısacık kestirdim yine :)) yok yok yetmedi...kestirmekle kalmadım,bide sarıya boyadım onları :)) ama koca kişisinden izinliydim bu kez....tam olarak emin değilim ama yakıştı sanki :)


yani Güçlü Bey yine yaptı yapacağını....o iyi olsun da ben razıyım her şeye dedikçe,Güçlücüm daha da kötüleşiyor bu arada...ama ikimizde bu lanet hastalıkla yaşamayı öğrendik sayılır...ben onun yaşam kalitesini yükseltmek için elimden geleni yapıyorum...ben vazgeçmediğim için o da bir kedide görülmesi nadir tepkiler veriyor....iyi anlamda...

mesela bensiz yemek yemiyor...yiyemiyor...günde iki kez bebek gibi başında durup yemek yemesine yardımcı oluyorum...bu bazen yarım saat,bazen 45 dakika sürüyor....ilaçlarıımız ve ilaç sonrası onun rahatlama seanlarıysa nerdeyse bir-birbuçuk saatlik bir süreç...hani yukarıda yazmıştım ya güçlü için ayırdığım süre üç saat diye,işte bu bazen 4-4,5 saati de bulabiliyor....temizlik hastalığımızın seyri açısından çok önemli bir yere sahip olduğundan günde iki kere de temizlik yapıyorum...işten gelince sirkeli su ile siliyorum,işe gitmeden öncede elektrik süpürgesi ve çamaşır suyu (kediseverler hiç atlamasın çamaşır suyu olmaz diye,veteriner zoru)  ile bir siliş...


işte günler ardı ardına böyle bir koşturmacayla geçerken siz söyleyin hangi arada fotoğraf çekiyim? eh tabi fotoğraf çekmek için fotoğrafını çekebilecek bir şeyler de yapmak gerek...e onu ne zaman yapıyım?  :))

belki soran olur diye büyük bir fotoğraf da ekledim ki,şablon da olsun elinizde...ama sakın sormayın hangi ip,markası ne diye...hatırlamıyorum...ve bütün yün,ip vs kaldırdığım için de hiç bilmiyorum etiketini sökmediğim ip varmı...ama intagramda yazmıştım diye hatırlıyorum yorumlarda ipin markasını...ama hangi resimin altında onu da hatırlamıyorum :)) bildiğim tek şey penye ip olduğu....siz tuhafiyeye söyleyin,o size verir...

gün sizin için yeni başlıyor,ama ben koca bir gecenin yorgunluğuyla doluyum...geldim,güçlüye mama yedirdim,ilaç seansımızı bitirdik,temizlik yaptım...resimleri düzenledim,bir kaç yorum ve mail caevapladım,eh bir de üzerine bu kadar yazı yazdım...sanırım artık dinlemeyi ve iyi bir uykuyu hak ettim....

gününüz harika geçsin bu gün...sevdiklerinizle temasta,neşe dolu olsun....

bir dahaki postta görüşmek üzere efendim....




You Might Also Like

0 yorum: