Neuroformat ile tanışma
Güçlü gittikten üç ay sonra depresyon belirtileri başladı. Kendimi ne kadar yaşamın içinde tutmaya çabalasam da başarılı olamadım. Yıllar içinde, onun gidişinin canımı çok yakacağını biliyordum çünkü ona olan sevgimdeki bariz güç, aynı zamanda gidişinin ağır yüküydü. Halimi anlayıp sevgiyle saranların yanında, bir kediye çok anlam yüklediğimi düşünüp yerenler de oldu. Hatta ara ara ben bile hak verip kendime yüklenir ve o gittikten hemen sonra çok çalışır oldum. Zira girmediği tek odaydı orası. Hatırasının acısıyla her yıkandığımda odama kaçtım ve bazen yorgunluktan yığılana kadar çalıştım.
Uyku tutmayan bedenim, hunharca çalışmanın da etkisiyle teklemeye başladı. Günlerce değil, aylarca süren acı çekme süreci, uykusuzluk, yorgunluk ve beslenme bozukluğuyla da birleşince, daha derin bir karanlığa doğru sürüklenir buldum kendimi.
Ve en nihayetinde, o karanlıkta kayboldum...
Otuz yıllık çalışma hayatım bana yaşamla ilgili türlü güçlüklere göğüs germe kuvveti kazandırmış olsa da, acıları göğüslemek, acının farkına varmak ve sonuna kadar yaşamak konusunda hiç yardımcı olmadı. Öyle bir meşguliyet ki, üzülmeye dahi vakit yok...
Güçlü gittikten sonra yapamadığım şeyler olmaya başladı. Spor, gitar çalamamak , yemek yapamamak gibi.
Spor yaparken her daim yanımda olurdu. Bir gün bile yalnız bırakmadı beni. Öyle ki, her plank yapışımda, sanki o anı bekler gibi koşa koşa, "tıkırp tıkırp" diye diye gelir tam altıma yatıp beni güldürür, havaya zıpladığım hareketlerde, sallanan bağcıklarıma musallat olup o anları güldüğüm, eğlendiğim, zevk aldığım bir hale büründürürdü.
Gitarla iyileşmeye çalıştığım bir günde fark ettim ki, onsuz elime almak bile gelmiyor içimden. Akor basarken, gitarın sapına kafa atıp rol çalmasını, şarkı söylerken gelip koluma başını yaslamasını özlüyordum.
Yemek yaparken, sandalyede oturup horlayarak uyumasına, eğilip doyasıya öpmeye, süt, yoğurt çıkmışsa dolaptan "ıhhggh" diye inleyerek şansını denemesini özlüyordum...
Tüm bunları fark ettikçe, yaşamdan yavaşça uzaklaşır oldum o dönemde. Kendimi eksik, güçsüz ve yalnız hissettiğim tek bir dönem olmuştu ve Güçlü'nün gidişi, o olayı da tetikledi. Sonrası ise hiç beklemediğim bir şekilde gelişti.
Artık hiçbir şey yapmaktan zevk almaz olmuştum ve ne kadar silkinmeye çabalarsam çabalayayım içimdeki ses daha da çok yükselmeye başladı. "Git" diyen bir ses...
Bu kez içimde yankılanan, önceki yalnızlıklarıma çağrı yapandan öyle farklıydı ki, kendimi mahkum edeceğim bu tipteki bir kendinle yüzleşme seramonisi için itici güç de oldu aynı zamanda. Tüm iletişim araçlarını telefonumdan silme ve eşimden başka hiçkimseyle görüşmeme kararı aldım. Kararı aldığım gün, akşam üzerine doğru tüm dostlarıma mesaj atıp kararımı bildirdim ve ondan sonra da sessizliğe gömüldüm.
Bu kararımdan bir gün önce, güzel Demetim (demet_gngr_) ile sohbet etmiştik ve bana Barış Muslu'dan bahsetmişti. Açık söylemek gerekirse pek de ciddiye almadan yaklaştığım bu tanışma, hayatımı kökten değiştirip beni hızlıca iyileştirdi.
Sessizliğe gömüldüğüm ilk günün sabahı, açık konuşmak gerekirse, elimi nereye koyacağımı bilemedim. İg, Whatsapp vs uygulamaları tümden sildiğim için telefon kuru bir kabuk gibi kaldı elimde.
Sonra, Demet ile yaptığımız sohbette Barış Muslu'nun "Beynine Format At" kitabını indirdiğimi hatırlayıp o sabah okumaya başladım ve okudukça ne kadar önyargılı olduğumu fark edip içine daha da düştüm.
Kitabı bir solukta okuduktan sonra youtube videolarını izledim ve ertesi gün gidip Barış Bey'in o ana kadar çıkartmış olduğu tüm kitapları satın aldım. İkinci olarak "Sağlığına Format At" kitabını okudum ve onu bitirdikten üç gün sonra artık bu sistemi kendime uygulayabileceğime karar verdim.
Elbette ilk olay olarak Güçlümü seçtim. Çünkü hem duygularım çok çok tazeydi, hem de olayı başından sonuna çok net bir şekilde hatırlayabildiğim bir evredeydim.
Güçlü'yü seçtim diyorum ama aslında bilinçli bir seçim olduğunu söyleyemem. Bir anda olan ve sonuçları beni çokça şaşırtan bir çalışmaydı diyeyim.
Balkonda kahve içerken Nezih'le Neuroformat (Barış beyin sistemine verdiği isim) üzerine konuşuyorduk ve ona Güçlü'ye çalışmam gerektiğini bildiğimi ama bunun için kendimde güç bulamadığımı anlatmaya başladım. Ve Güçlü'nün ölümüyle sonuçlanan olay anında beni en çok yaralayan yerleri anlatmaya çabalarken gözyaşlarına boğuldum. Artık ne konuşabiliyor, ne de yutkunabiliyordum. Nezih'e "ben gidiyorum" deyip doğruca yatak odasına koştum ve sistemi öğrendiğim kadarıyla uygulayıp bu yola ilk adımımı atmış oldum.
Güçlü gittikten sonra, çalışma yaptığım o güne kadar geçen üç buçuk ayda, ağlamadığım tek bir gün bile olmadı. İnanın bazı günler için ağlıyordum demek, en hafif tabir.
Bugünse, Neuroformat sistemini uyguladığım günden bu yana tam iki ay geçti ve o günden bu güne bir gün dahi ağlamadım. İçimdeki acı keskin bir bıçakla kesilir gibi kesildi ve yerini gülümseme ile yad etmeye bıraktı. Artık baktığım fotoğraflar kalp sızısı değil, mutlu bir beraberliğin sıcak hatırası gibi görünüyor gözüme.
Güçlüme çalıştıktan sonra ağlamalarım anında kesilse de, spor, gitar çalmak ve yemek yapmak konusunda geçen haftaya kadar bir iyileşme yaşamadım. Geçen hafta bir anda gitarı elime alıp çalmaya başladım ve Güçlünün hatırası acı vermek yerine, yaşadığında olduğu gibi yine dostça eşlik etti bana, gülümseterek...
Yemek yapmaya da geçen hafta başladım ve aylarca nasıl beslendiğimi fark ederek kendime ufak bir şok da yaşattım.
Spor ise aklıma yine geçen hafta düşmüş olmasına rağmen, ancak iki gün önce start verdiğim bir girişim oldu ve plank esnasında Güçlünün aklıma gelmediğini ancak spor bittikten sonra fark edebildim.
Neuroformat sisteminin kurucusu Barış Muslu beye göre, hayatımızdaki hastalıklar travmalarımızdan kaynaklanıyor. Ve bizler o travma yüzünden zihnimizde sıkışıp kalmış duyguyu temizlemedikçe, mevcut hastalıklarımızı yaşamaya devam ediyoruz.
Sistem kitaplarda açıkça ve ayrıntılı bir şekilde yazıyor ve Barış Muslu'nun instagram hesabındaki video bölümünde, iyileşme yaşayan insanlar neler yaşadıklarını örnekleriyle anlatıyor.
Sistemi biraz öğrendikten ve Güçlü konusunda başarılı bir çalışma yaptıktan sonra, Barış beyin de kitaplarında önerdiği üzere bir travma listesi yaptım ve tek tek çalışmaya başladım. İyileşmelerden bazıları beni gerçekten çok şaşırttı ve sistemin ne kadar işe yaradığına dair inancımı pekiştirdi.
-Boyun fıtığı
-Migren
-Kamburluk
-Huzursuz bacak
-Ayak tırnağı mantarı
-Adet sancısı azalması
-İştah kaybı (şekerli ve unlu gıdalarda isteksizlik)
-yumurta alerjisi (yarı yarıya geçti)
Bunlar şimdiye kadar geçen rahatsızlıklarımın küçük bir listesi. Ve çalışma yaptıkça travma listemin azalacağını, iyileşme listemin de büyüyeceğini biliyorum.
İnanıyorum da diyebilirdim ama inanın bu inanmakla ilgili değil. Elbette inandığınız zaman daha verimli ancak, inanmasanızda işinize yarayacak bir sistem.
Eğer kendiniz, çocuğunuz, aileniz ve sevdikleriniz için güzel bir şey yapmak istiyorsanız, tavsiyemdir.
Hiç değilse bir şans verip Barış beyin sayfasını ve orada iyileşmelerini anlatan insanların videolarını izleyin. İlginizi çekerse kitapları alıp sistemi iyice öğrenip kendinize harika bir hediye vermiş olursunuz. İlginizi çekmezse de kulağınız küpe olsun. Bir gün bir rahatsızlık yaşarsanız çözümsüz olmadığını bilmek adına.
Ben de elimden geldiğince yardım ederim, hiç şüpheniz olmasın.
Hem ne diyorduk?
"Kendinden kendine"
Hayat bundan baÅŸka bir ÅŸey deÄŸil zaten.
Başta beni bu sistemle tanıştıran Demet'e, sonra bu sistemi kendi rahatsızlığında yola çıkarak bulup kendine saklamayarak büyük bir insanlık hizmeti veren Barış Muslu'ya ve elbette varlığında olduğu gibi yokluğunda da elini üzerimden çekmeden hala bana güçlü ve güzel şeyler öğreten Güçlüme ve son olarak da ihtiyacım olanı, tam ihtiyaç duyduğum vakitlerde önüme seren yüce Rabbime teşekkür ederim.
Sevgiler
Sbel