elişi.dekorasyon etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

mini kilim yapımı

selamlar hepinize...

açık konuşmak gerekirse bu kadar erken bir post yazmayı beklemiyordum kendimden...ama gelir gelmez çalışma hayatının içine dalınca ve daldığım yerden kısa sürede bunalınca bir baktım çalışma odamı yerleştirmiş,kendimi proje yaparken bulmuşum...

elbette her şey istediğim hızda gerçekleşmiyor....ama her gün yataktan kalkarken büyük bir şükür dökülüyor dudaklarımdan....sevdiklerinle beraber uyanmak,onlarla birlikte yaşamak gibisi yok....

dünyevi şeylere takılmak yerine,sevdiğim adamla ve artık çocuğum gibi olmuş kedimle "an"ın tadını çıkartıyorum çoğunlukla....son 4-5 gün hariç...

galiba 5 gün önceydi...iş yerindeki basit zihinlerden ve basit hesaplardan o kadar çok sıkıldım ki,dur dedim,ben turuncu oda'ya bir post hazırlayayım...

nasıl iyi geldi anlatamam...işte bu mini kilim de böyle doğdu....internet bağlanır bağlanmaz soluğu pinterest'te almıştım...bu minik dokumalar o kadar çok karşıma çıktı ki,yok dedim...kesin yapmam lazım bunlardan....en sonunda silkinip başladım...



ben eski tuvallerimi atmam...eğer yaptığım resmi beğenmemişsem üzerindeki bezi yırtar atarım,çerçevesini de bir kenara koyarım...böyle böyle elimde bir sürü çerçeve birikti...bu projede nasıl işime yaradılar..

önce böyle çivi çakmamıştım....çerçevenin üzerine dolayıp yapmıştım ilk yaptığımı...ama beğenmedim...istediğim düzgünlükte olmadı...gerçi ikincisi de çok düzgün olmadı ya neyse....


düz dokumada bir sıkıntı yok da....böyle üçgen falan yapmaya çalıştığımda sıkıntı oldu biraz....iki mini kilim dokudum,ilmini ancak kavradım...meğer o ilk çivilere doladığımız ip var ya,işte onlar dokuma ipinden çok daha ince olmalıymış :) üçüncüye öyle yaparım artık....


nasıl yapılıyo bu,nedir püf noktası derseniz; yemin ederim hiç bir şeyi yok...hatta biz bunu çocukken yapardık,aranızda hatırlayanlar kesin vardır....dedem ya da dayım,tam hatırlamıyorum,böyle bir tahta hazırlamıştı bana,okulda yapmıştık böyle dokumalı bir şeyler....

aralardan birer boşluk bırakıp ip geçirmece...ikinci sırada boş bıraktıklarımızı alıp diğerlerini boş bırakıyoruz...hepsi bu....ama bir kafa dağıtıyor anlatamam...


soldaki büyük olan ilk yaptığım...yemin ederim çöp tenekesini boylamasına ramak kalmıştı...hadi dedim,dur bir kenarda....ikincisi de dediğim gibi,istediğim düzgünlükte olmadı ama elim epey alıştı,üçüncüye tamamdır bu iş..."bu dünyada başıma gelen en iyi şey" de ; "tamam,sana artık büyük bir tezgah yapabiliriz,büyüklerine başlayabilirsin" diyor....ilk önce dalga geçiyor sandım ama gayet ciddiymiş....


mini kilim falan bahane aslında....ne kadar özlemişim blogumu....sizleri....bir yanım eksik gibi hissettim hep....internet bağlandığından beri blog gezmeyi,bloguma bir şeyler paylaşmayı isteyip duruyordum ama çalışma saatlerimizden dolayı bir türlü gerçekleşmiyordu....normalde pazar ve pazartesi izinliydim ama bugünü de izin aldım :)


pazar günü sekiz yıldır görüşemediğimiz,canımın içi arkadaşımı ziyarete gittik,tüm gün güldük eğlendik,yedik içtik...dün projeyi tamamladım,resim çektim,çamaşır,azcık ev işi derken çok şükür bugün tam gün bana kaldı....

uzun zamandır bu çalışma sisteminden uzak kaldığım için henüz tam adapte olamadım,ama zamanla bir program oturturum diye düşünüyorum...umarım oturturum...yapmak istediğim bir sürü şey var...

tekrar sizlere yazmak çok güzel....yüzümde tebessümle,mutlulukla gidiyorum şimdi...

bugün biraz blog gezmek,yorum yazmak istiyorum sevdiklerime...

mutlu olun ve mutlu kalın efendim....







..

abajur yenileme

selamlar herkeslere....

uzun zamandır elim hiç yenileme projelerine gitmiyordu...elbette bunun için kendime göre bahanelerim var...bir çoğu geçerli sebepler ama bazıları gerçekten de gülünesi :))

geçtiğimiz bayram öncesi büyük bir temizlik yapıyım,o temizlik esnasında da ufak tefek yenileme işlerimi yaparım diyordum...ancak gel gelelim hastalanmış,ancak bayramdan sonra kendime gelebilmiştim...bayram leş gibi (bana göre) bir evde geçince o kadar moralim bozulmuştu ki,bir gece bir baktım abajurun ayağını boyuyorum :))



takip edenler bilir...Güçlü'den dolayı temizlik günlük rutinlerdendir bizim evde...yani kolay kolay tozlanıp pislenmez...ama kapılar,kaloriferler,camlar,pimapenler,perdeler,dolap içleri vs...birikince afaganlar basmaya başlıyor bana...istiyorum ki aklıma koyduğum zaman yapıyım...öyle de olmayınca sinirlenip gecenin bir yarısı coşuyorum işte :))



ben çoşmadan önce abajur bu haldeydi...ne zamandır o kahverengi ayağı boyayacağım...ama taaaa ne zamandır...neyi beklediysem bu güne kadar! orası muamma....neyse,gece coştum aldım elime ya...sanmayın ki bir tek bu abajur yararlandı bu enerjiden....

ilk katını attım...bu arada ne zımpara ne bir şey...akrilik boya ile üç kat boyadım...vernik falan da sürmedim...ay boyası atar mı,akrilik dayanıklı olur mu diye sormayın...olmazsa olmasın...o an sentetik boya beklemeye gücü yoktu ruhumun :)



ilk katı attım...elimde fırça-boya bekliyorum kurusun da ikinci katı atıyım diye...ama akrilik zaten çabuk kuruyan bir boya,baktım fırçada katılaşma başladı...yok dedim,bir şeyler daha boyamak gerek...o an ayna çarptı gözüme...o kadar sıkılmıştım ki onun koyu kahverengi suretinden,bir baktım çıtalarını söküyorum :))

çıtalarını söker sökmez başladım boyamaya...aynayı bitirdim,avizenin ayağı kurudu...hemen koştum onun ikinci katını attım...ayak bitti,baktım ayna kurumuş,ona koş...ikinci katı boya...ayna bitti,ayak kurudu üçüncü kat  derken bir baktım çoşmuşum...



bu arada şu battaniyemi de bitirdim ama anneme kaptırdım :)) çok beğendi..."topurcuklu işleri çok severim zaten ben..." dedi...senindir o zaman dedim bende....

kız kardeşimle işimiz vardı,anneme gittim...giderken battaniyesini de götürdüm...evde yoktu,akşam gelince telefon açtı ...aynen yazıyorum;

- ayyy Sibel !! çok güzel olmuş kızım...ellerine sağlık...çok teşekkür ederim annecim...
- rica ederim canım benim...güle güle kullan...
-ama bu da kullanılmaz ki...Minti 'nin tüyleri girer araya,temizliği zor olur...
-anne eğer kullanmazsan geri alırım...akşamları tv izlerken üzerine al diye ördüm ben onu !!
-neyse arada kullanırım ben... (ses alçalıyor bunu söyelerken)
-ANNE!!!
-tamam  tamam...kullanıcam...ahahaa hahha haha

değişik bir kadındır annem...beyazı sever,ama kullanmaya kıyamaz...koltuklarını da beyaz kaplamıştım,örtü örtücem dedi...eğer örtü örtüceksen kaplamam deyip de ikna etmiştim :))


neyse ,ayaklarını boyadıktan sonra şapkası için düşünce aldı beni...önce onu da boya ile hallediyim dedim...sonra vazgeçtim...dur dedim ben buna kumaş kaplıyım...kumaş beğenemedim...onu da es geçtim...sonra dedim ben buna nakış işliyim...içimden bir yerden "yuh" diye bir ses gelince onu da bir kenara koydum...kalktım yerimden....gittim yünlerin başına...baktım bir buçuk çile beyaz kalın bir yün kalmış bir yerlerden...yeter bu herhalde deyip başladım örmeye....


önce tepesini çevreleyecek kadar zincir çektim...yani sayısı bile yok...sonraki iki sıra da üç trabzanda bir arttırdım ve diğer sıralar hiç arttırmadan ördüm...ama ben her sırada ördüğümü giydirdim şapkaya....eksiltmek mi gerek,arttırmak mı gerek o zaman daha iyi belli oldu...kafama göre ördüm anlayacağınız....iyi ki de böyle yapmışım...hem çıkarıp yıkayabilirim...ya da pembe -mavi-yeşil-sarı ....canım ne renk istiyorsa başka başka renklerden de yapabilirim...



hani uzun zaman aklının köşesinde bir takım işler olur da,sürekli ötelersin ya...bu abajurun hikayesi de öyle işte...üstelik gereksiz bir bekleyiş...neden kendine bunu yapar ki insan ? ....değiştirmek istiyorsan değiştirirsin...beğenmiyorsan atarsın....ötelemek,ertelemek de ne? bu ara bu düşünce dörtdöndüğü için zihnimim içinde beklemeye hiç tahammülüm yok...aslında beklemeye değil....ötelemeye.....



bu ara dilimde hep....   ".... 'yı beklemek için hayat çok kısa "  ne yaparsam yapıyım hep bunu söylerken buluyorum kendimi...

aaaa bu arada ben yabancı dizi izlemeyi çok severim ve bu ara favorim  Downton Abbey....İngiliz yapımı...çıplaklık yok,şiddet yok,seyrederken yorgunluk yok....1900 lü yılların başında başlıyor ama ben zaten o yılları ayrı bir severim :) ...son zamanlarda izlediğim en kaliteli  yapımların  başında geliyor...tavsiye ederim...

artık yavaş yavaş gidiyim ben...sohbet dizlere geldiyse bu postun konu dışına çıkıyorum yavaş yavaş demektir :))

etelemeyeceğiniz,ötelemeyeceğiniz şeylerle dolu bir gün diliyorum size .....her ne ise yaşayacaklarınız ya hemen içinize alın  ya da hemen tükürün gitsin....bir şeyleri bekletmek için hayat çok kısa :))

mutlu ve sevgi dolu bir akşam olsun efendim....


basit yelpaze yapımı


"nadas" kelimesinin anlamını bilmeyen yoktur herhalde...

beni yine mailleriyle,mesajlarıyla yalnız bırakmayan ,nerelerdesin diyerek kendimi önemli biriymişim gibi hissetmemi sağlayan dostlara da dediğim gibi,nadasa bıraktım kendimi...

geçen hafta yasaklıydım ben...ne yasağı,kim koydu derseniz ;ben yaptım bunu kendime...çok da iyi yaptım:) yaparım ara sıra....ve hiç pişman olmadım bugüne kadar....

sosyal medya yasağıydı...bitti...neden yaptın ki derseniz; iç dünyamı beslemek için dış dünyayı dışlamam gerek derim...o kadar çok şey birikmişti ki...bir çoğunu hallettim ,ama hala yapmam gerekenler var....geçen hafta bir baktım,sanki sosyal medya için yaşar hale gelmişim....pinterestte geziyim,instagramda her gün bi resim paylaşıyım...bloga bir şeyler yazıyım....face de mesaj cevaplıyım...mailleri yanıtlayayım...bütün bunlara yetişirken bir de yaşayayım :))

yok dedim...ben yaşayayım...zaman kalırsa oralarda bir şeyler paylaşıyım....işte bu yüzdendi bu yasak...bitti dediğime bakmayın siz...bu ara iç dünyam dış dünyadan daha çok ilgi gerektiriyor....

aman amma çene yaptım...şu yelpazeye geçsem ya artık....aslında bu yine bir Güçlü projesi...yani Güçlü sayesinde ortaya çıktı :)



hani hep yazıyorum ya,Güçlü hasta diye...yine hasta :) güldüğüme bakmayın....zor günler geçirdik......Güçlü'yü ağzı ve burnu kırık,gözünün birini yeni kaybetmişken bulduk..sahiplendik...veterinere götürdük hemen...veteriner ;alırsanız harika bir şey yaparsınız,bu cins bir kedi,sokakta yapamaz,ayrıca bakıma ihtiyacı var dedi....ama zor olacak diye de ekledi....biz de olsun dedik ve Güçlü hayatımıza girdi.....

üst damağı tam ortadan kırılmış ve birbirinin üzerine kaynamış...bu sebeple bütün dişleri yamuk...burnu da kırık olduğu için solunum problemi  de var...neyse çok uzatmıyım...kedi besleyenler bilir,kedicikler sıcağı pek severler...ama bizim evde durum içler acısı....tabi benim açımdan....

hala kalorifer yakıyorum desem....sıcaktan uyuyamıyorum desem....balkonda yaşıyorum desem :)) biraz üşüse hemen solunum problemi başladığı ve bu maalesef hemen nezleye çevirdiği için hamam da yaşıyorum....bazen o kadar bunaltıcı oluyor ki anlatamam...geçen hafta gündüz  kapatabiliyordum hiç değilse,ama bu yağmurlar başladı ya,şimdi gündüzleri de yanıyor....işte böyle bunaldığım bir anda bir yelpaze olaydı iyiydi diyiverdim...sonra bir baktım yelpaze yapıyorum :) gidip pinterestte var mı basit bir şeyler diye baktım...olmaz mı...hemen işe koyuldum...



ben biraz dallandırıp budaklandırmış olabilirim bu işi :) isterseniz siz daha da basitleştirebilirsiniz...yukarıdaki malzemelere ek olarak mukavva ,silikon tabancası ve kurdele kullandım...



önce tahta çubukları boyadım..isterseniz siz boyamadan da kullanabilirsiniz tabi....sonra istediğim ebatta mukavvadan daire kestim...ama iki tane...yukarıda gördüğünüz yelpazenin sadece bir yüzü yani....renkli kartondan yapıyım dedim önce ama ince geldi bana....bu yüzden mukavva kullandım...ben desenli kağıt yapıştırdım üzerine ama siz isterseniz boyayıp dekupaj da yapabilirsiniz...



küçük olan ilk deneyim...biraz yamuk mumuk oldu ama sevimli diye atmadım....büyük yaptığım çok daha güzel ve işlevsel oldu...öyle güzel serinletiyor ki anlatamam....benim gibi çaresiz kalanlara birebir,söyliyim :) iki yüz hazırlayıp araya silikonla çubuğu yapıştırdım....diyeceğim o ki; korkunç basit :)



ufaklığı yaparken aklıma gelmedi ama büyüğü yaparken dank ediverdi kafama...bu yüzden arkasını başka desenli yaptım....sapına da minik kurdeleler iliştiriverince oh dedim...


tam yazlık olmadı mı şimdi bunlar,siz söyleyin...at çantana canın nerede istiyorsa çıkart kullan...plajda yanında götür  havan olsun...nerden almış ki bu kadın bunu desinler,imrensinler :))

uzun lafın kısası yapın koyun bir kenara...yelpaze olarak kullanmazsanız duvara asarsınız süs diye...hediye de edersiniz arkadaşlarınıza...ben fotoğraf çekmeme,düzenlememe rağmen 45dk da bitiverdi...fotoğraf çekme işi olmasa demek ki 15 dakikalık işi var bunların....

Güçlücüm en son duvar kalemliği yaptırmıştı bana,ondan sonra bakalım bundan sonra ne yaptıracaksın demiştim...yalpaze yaptırdı.... benim çocuğun da ruhu do it yourself ci canım :)

aaa bu arada blogun şablonunu da yeniledim...umarım beğenirsiniz...ne de olsa benden çok siz kullanıyorsunuz :)) biraz eksikler var..zamanla tamamlayacağım onları da...

mutlu bir hafta sonu olsun hepinize...yaratıcı,neşeli,sevgi dolu ve huzurlu...

mutlu kalın efendim....

bardak altlığı

merhabalar herkese....

bir kaç gün de olsa nasıl iyi geldi bu tatil anlatamam...ne yaptın diye sorsanız hiç bir şey :) ama Aralık'ta dükkan koşturmacası başladığından beri aldığım ilk mola bu ...sadece bir gün anneme gitmek için dışarı çıktım...

gerçi pek de mutlu geçmedi benim bayramım...ilk gün Güçlü'cüm hastalandı...taaa ki düne kadar da hastaydı...ağzı kırıktan dolayı yamuk kaynamış oldugu ve burnu zaten kırık oldugu için sağlıklı kedilere göre üç kat daha zor oluyor bizim için...

zaten nefes darlığından dolayı fıs fıs kullanıyoruz ama nereden çıktığı belli olmayan bu nezle ikimize de dünyayı dar etti...her hapşırmasında nefesi kesildi,ben elimde mendil çocuk gibi akan burnunu sildim durdum....

bayramın ikinci gecesi o kadar ardı ardına hapşırıp halsiz düştü ki,resmen yalvardım "ondan al,bana ver" diye...

çok içten edilen dualar kabul olur ya...benim ki de oldu :) şimdi de ben perişanım...mide bulantısı,terleme,halsizlik,ateş...yatmak istiyorum hep...nane limonun dibine dara ektim bulantıdan ve bugün dükkanda resmen saat saydım akşam olsun diye...

neyse efendim,neyse....

daraldınız bilyorum...geçiyorum hemen bardak altlıklarıma....nicedir aklımdaydı da bir türlü elim gitmemişti....aslında bundan tablo ya da notluk yapmayı planlayarak çıkmıştım yola ama baktım çooook uzun sürecek,bardak altlığı oluverdi :)


istediğiniz ebatta bir karton
kendir ipi
alet-edevat
elbette siz başka malzemeler kullanarak da yapabilirsiniz....mesela elinizde varsa kalın yün ya da gazete-dergi kağıtları olabilir....


kendiri kartona sarıp bantladıktan sonra ön yüzünü çevirdim....sıralarda birer boşluk bırakıp aralaradan yine iple ördüm (gerçi buna örmek denmez de...:)) alttan üste kadar bu şekilde çıktım...


tekrar bantlı tarafını çevirip tam ortadan kestim...açık kalan uçları da birbiriyle bağladım....


bitirince de çok sevdim...zaten pek bir seviyorum şu kendir ipini...rengi ayrı güzel..dokusu ayrı....havası apayrı....


halim ,kuvvetim,eh tabi bir de keyfim yerine gelince bir kaç tane daha yapılacak bunlardan....daha yapılacak çook şey var ...mesela size bahsettiğim  şu güzel projeden önce,bir hafta sonraya yetiştirmem gereken bir süpriz hediye var...öncelik onun...aylardır üzerinde çalışıyorum...zaman yaklaşıyor,heyecanım artıyor..yapmak önemli değil bu durumlarda...beğenmesi önemli...ama şöyle hakkıyla ...laf olsun diye değil :)

küçük şeylerin her an hayatımıza renk ve mutluluk katması dileğiyle,herkese keyifli bir gece dilerim efendim....

değişik bir çarpı işi...


hayat çok değişken....

ne olacağını asla kestiremiyorsun....yıllarca aynı rutinde yaşayan insanlara hep gıpta ederim...benim hayatım hiç böyle olmadı...

2002 senesinde yaşadığım bir olay sonrası ağır bir travma yaşadım...inanılmaz derecede cahil biri olduğum,bazı şeyleri anlamam ve kabullenmem uzun sürdüğü için de o süreç yaklaşık 2,5  yıl sürdü....o olay tüm yaşantımı etkilemekle kalmadı,şimdilerde "ben" dediğim şeye de öncülük etti...artık cahil olmadığımı söylemiyorum...hala cahilim...sadece o yıllardaki Sibel'e göre daha bilinçliyim diyelim :)

psikologlar ve psikiyatristlerle geçen uzun bir dönem geçirdim...ağır ilaç yüklediler,olmadı...uzun terapiler öngördüler,olmadı...yalnızca bir gecede tüm hayatım,bakış açım değişti....işte o gece ne olduysa artık "ben" saydığım kişi olmadığımı çok iyi biliyordum....ne kitap okurdum,ne bir bilgi birikimim vardı ne de hayata dair bir bakış açım....işte o gece ne olduysa.....uzun sürdü....sabah ezanını hatırlıyorum,ettiğim duaları...gerisi yok....sonra uyumuşum...uyandığımda zihnimden geçenlerin bana ait olmadığına yemin edebilirim....

aynı gün yine seansım vardı...adam anlattıklarım ve söylediklerim karşısında dumur oldu desem yeridir :) bana "ne okudun ? kiminle konuştun? " diye sorup duruyordu ama bişey okumadım,kimseyle konuşmadım deyişlerime de inanmıyordu.....ertesi gün de psikiyatr ile olan randevuma gittim ve ilaç istemediğimi söyledim...kadın o kadar ısrarlıydı ki kullanmam konusunda,ona göre klinik bir vakaydım ve bırakırsam kendime zarar vermemden korkuyordu...

verdiği ilaçları ilk kullanmaya başladığımda 1,5 saatlik bir körlük yaşamıştım ve ölesiye korkmuştum...öylece duruyordum ve bir kaç saniye içinde kör oldum...o kadar büyük bir panikti ki anlatamam...işaret parmağımı gözümün içine soktum gözlerimin kapalı olup olmadığını anlamak için ama açıktılar.....

aslında bu çooook uzun ve içi çok fazla dolu bir hikaye...ama o dönem bana öyle şeyler ekledi ki,söküp atmak,değiştirmeye çalışmak anlamsız gelir düşündüğümde....düşünce gücünü keşfettiğimden beri çok şey değişti hayatımda....öyle hikayelerim vardır ki akıl almaz :)

geçen cumartesi kendime özel bir gece yaptım...o gece de uzundu...lezzetliydi...sistemimi kontrol ettim..açıkları belirledim...çalışmalar yaptım...insanın kendi zihni kadar büyük bir hobisi olamaz....şaşırtıcı...ürpertici...değişken...unutkan...ve kesinlikle en iyi yalancı :)

saatler geçip de artık yorulduğumu hissettiğimde bir şeyler yapmak istedim...dedim ki "mesela bir el işi olabilir" ......sonra bakındım durdum...el işi malzemesi yok ki...ilkokul sonlar ve orta okul başlarında el işi yapardım...kanaviçe,çarpı işi falan...onlar geldi aklıma ama dedim ya malzeme sıfır.....

işte o an psikologla olan bir diyalog geçiverdi aklımdan....

-"Sibel bunu yapamazsın...sadece sen istiyorsun diye olmaz"
-"kim diyor?"
-...........

önce sessizlik,sonra toplum kuralları,olasılıklara bakış,imkanlar....geveledi durdu...o diyalog hiç çıkmaz aklımdan...özellikle de o sessizliği....

bugün beni cesaretli gören herkes aslında bu basit diyalogdan yola çıktığımı bilseydi çok şaşırırdı herhalde....


fotoğraf çekmeyi son anda akıl edebildim....yoksa bu post sadece yaptım olarak karşınızda olurdu :) aslında ilk önce çerçevenin içini yaptım...çerçevelemek sonra geldi...ama ben postumuz düzenli olsun diye bitirdikten sonra bu düzende daha iyi olur diye düşündüm...


pembeye boyadım eski çerçeveyi...


bu ilk kat...ama beni kesmedi...


üç kat boyadım...istemedim alttan hiç bir şey görünsün...


çerçevenin içi kadar bir karton kestim....


sonra yatırdım onu kareli defterin bir sayfasına


kenarlarından çizerek ölçüsünü aldım...


kareleri sayarak ortasını buldum...


sonra başladım çarpılamaya....eminim internete bakınsaydım çok daha kolay olurdu ama o hesaplamalar,uğraşmalar çok iyi geliyordu zihnime...


sonra kareli kağıdın altına kartonu koydum...ama kartonun çizgileri aşmamasına dikkat ettim...


sonra her çarpının ortasından delmeye başladım....alttaki kartonu da delmek için kartonun altına yumuşak bir şey olması gerek...elyaf vardı,elyaf koydum ben....sizde yoksa pamuk koyun :)


bunu da daha yakın olsun diye hazırlamışım,gerek yokmuş ama koyayım bari :)


delme işi bitince karton böyle oldu...aslında bunu da çok sevdim...böyle bir tane de yapmak gerek....


dedim ya malzeme yok...yün iplerim vardı da,iğnem yoktu...bileydim dükkanda koltuk dikerken kullandığım iğnelerimden birini alıverirdim  :) bende normal ipliği 4 kat yapıp başladım çarpılamaya....


işte hepsinin çarpılanmışı...nasıl iyi geldi anlatamam...daha çok yapmam lazım...büyüklerinden :)


çok sevimli oldu...bakıp bakıp seviniyorum :) hem bana o geceyi hatırlatıyor,hem diyalogu hem de "olmaz"ları ve "olmazcılar" ı.....


kim diyor kağıda çarpı işi olmaz diye ? yaptım....oldu :)


küçük bir sır : birisi size herhangi bir şey için "olmaz" derse hemen sorun; "kim diyor?"... bu soruyla iki psikolog çıldırtmışlığım vardır :))

insan her şeyi yapabilir...yapıp yapamamak sadece zihinsel bir meseledir...bugün bu kadar yetenekliysem şu zihinsel tohum sayesindedir ;
"eğer dünya da bir şeyi bir kişi bile yapabiliyorsa ,sen de yapabilirsin...onun da senin gibi bir insan oldugunu unutma..."

herkese yapabilirliklerle dolu bir gece olsun efendim....

kelebekli çerçevelerim

merhabalar herkese

son yayınladığım postlara şöyle bir göz attım da.hep boyama işleriyle dolmuş..boyama işine biraz ara verip küçük el işlerine geçelim biraz

yılbaşından önce boya alışverişi  yaptığım ufak gezimi hatırlıyorsunuzdur..balmumu falan almıştım hani...işte o gezimde bauhouse da çok güzel tahta kelebekler buldum..bir poşetin içinde iki büyük üç tanede küçük kelebek olan standda az kalsın kendimi kaybediyordum...


bu çerçeveleri de taa ne ne zaman almıştım,kenarda duruyorlardı..tam kelebeklerime uygun diyip aldım önüme hemen


içindeki kağıdı çıkartıp aynı boyutlarda beyaz resim kağıdı kesip yerleştirdim


işte kelebekler..


öyle incecik değiller,hatırı sayılır bir kalınlıkları var


cedence'nin antiquing ile tek kat renklendirdim hemen


kağıda yapıştırıp altına da şekilli cetvellerle bir yazı yazdım


hemen salona götürüp yerleştirdim :)


bakmaktan çok keyif aldığım bir proje oldu bunlar..evet bunlar diyorum çünkü bir de küçük  kelebekli olandan yaptım bir tane


buda diğeri


bunları da hardal rengine boyayıp yerleştirdim..küçük bir şey ama insan bakmaktan zevk alıyor...basit bir şeyler yapmak isteyenler olursa diye göstermek istedim...

bauhouse gitme imkanı olmayanlar için bir alternatif :
3 dk.da kelebek yapımı yazımı hatırlarsınız belki...kelebeklerinizi kağıttan üreterek de yapabilirsiniz bu çerçeveleri..

herkese mutlu bir gün diliyorum efendim